Papw`19.8.2015 02:47 Yazalım mı kızım ? öyleyse haydi..
Eski insanların yeni fotoğraflarındaki çekicilik, büyümenin ne kadar boktan bir şey olduğunu tekrar hatırlattı istenmeyen adama. Gözlerini alamadı ‘belki ben de olabilirdim’ dediği o görüntülerden. İliklerine kadar hissetti kederi. Çaydanlığı temizledi, suyu kaynamaya bıraktı.
Kurduğu her cümle, -bir öncekinden daha fazla belki de- canını acıtırken, her seferinde kendine verdiği ve tutmadığı sözlerine okkalı bir küfür etti içinden. Kızgınlığı zamana değil, kendineydi belli ki.
'Ama yine de,’ diye başlayan telkin çabalarına bir yenisini daha eklememesi için hiç bir sebep yoktu. Fikirler farklı olsa da, sonuçlar hep aynıydı: pişmanlıkla terbiye edilmiş hüzünlü aşk parçacıkları. Tatlı olarak da çikolata kaplı yalnızlık.
Mekanlar (bırak uğramayı, artık isimlerini bile telaffuz etmeye çekindiği bu yerler); travmatik etkilerinin yanı sıra, soğuk, keyifsiz ve anlamsız dört duvarla çevrili birer anı hapishaneleri; lanet birer zaman makineleri gibiydi. İçtiği her sıcak çikolata derinlerde bir yerlerde kendi kendine ‘nanik’ yapan, alay eden küçük bir çocuk. Eskimiş, yer yer parçalanmış ayakkabılarıyla sokaklarda top oynayan, esmer, zayıf, çelimsiz bir oğlan çocuğu. Yine eline yüzüne bulaştırmış seçimlerini.
Hata kotası dolmuş bu kadın, her şeye rağmen yaşamaya devam ettiği kalabalık şehirde, yalanlar ve sahte gülümsemeler içinde mutluluk oyunları oynayan diğerleriyle mükemmel bir harmonide; organizasyon şemasının en altında kalan gereksiz bir birimdir.
Ölmeden önce kaç aşk hakkı vardır?
Papw`19.8.2015 02:59 Aslında o maneviyattan gelir.
Hak maneviyatı (haktan gelen yar'a) gider.
Burda ki maneviyat Allah aşkına tamahtır.
Sn.muhammed.